İş ilişkileri söz konusu olduğunda , üretim sürecinde emek ve sermaye arasında kurulan ilişkileri ifade eder. İçinde işe katkıda bulunan kişilere sözleşme adı verilirken, sermayeye katkıda bulunanlar işveren veya işveren adı altında biliniyor. İşçi gerçek bir kişi olurken, işveren hem fiziksel hem de yasal bir figür olabilir. Şu anda, bu tür bir ilişki, ilgili iki tarafın resmi olarak özgür olduğu bir iş sözleşmesi ile düzenlenmektedir. Terimin günümüzde yapılan bir başka kullanımı, işyerinde iki veya daha fazla kişi arasında oluşabilecek bağı ifade etmektir.
Şu anda toplumda, iş ilişkileri, her iki tarafın hem haklarını hem de yükümlülüklerini şart koşmaktan sorumlu olan iş sözleşmelerinin kullanılmasıyla düzenlenmektedir. Bunun bir örneği, iş sözleşmesinde, bir işçinin herhangi bir sebep olmaksızın işten çıkarılması halinde tazminata erişim hakkına sahip olacağının belirtilmesidir.
Öte yandan, çalışma ilişkilerinin iki tipte olabileceği de dikkate alınmalıdır ; bireysel veya toplu. Bireysel çalışma ilişkileri, izole bir çalışanın işvereni veya doğrudan patronu ile kurduğu ilişkilerdir. Toplu iş ilişkilerinde ise, işçileri işe alan şirket veya kuruluşla temsil etmekle görevli bir sendika kurulur.
Kolektif ilişkiler söz konusu olduğunda, bunlar işçi ile işveren arasında var olan bağımlılık ve itaat durumunu azaltmak amacıyla sunulur. Zira sendikanın kendi şartlarını dayatma ve böylece her iki taraf için adil ve dengeli bir istihdam ilişkisi sağlama konusunda daha fazla ağırlığı olduğu düşünülmektedir.
İş ilişkileri içindeki ayırt edici unsurlardan biri, genel olarak dengesiz olmaları, yani içlerinde her zaman uygun gördüğü şekilde başlatma veya sonlandırma gücüne sahip bazı unsurların olacağı ve çalışanı işe alan kişinin o olacağıdır. İşleyebilmesi için üretim araçlarını sağlayan. İşçi ilişkileri çoğu zaman sorunlu hale gelir, genellikle işveren bu gücü istismar edici işgücü uygulamalarını gerçekleştirmek için aşırı bir şekilde kendi yararına kullandığında.