Bir kadının anne olduğu zaman yaşadığı yaşam deneyimidir. Annelik , kadınlarda gelişen, tek bir disiplinin ötesine geçen bir dizi olguyu kapsar, yani annelik, biyolojik olarak yalnızca üreme sürecinin meydana geldiği (doğum yapma) olgusu değil, aynı zamanda başka boyutların entegrasyonunun gerekli olduğu yeni bir insanın nesli.
Bu anlamda annelik evrensel olmamakla birlikte dünyada tüm kadınlar kişisel kararlarla anne olmadıkları için çoğu kadında kendini tanımlayan bir içgüdüyü de temsil etmektedir. anne figürü ile aynı.
Bu anne içgüdüsü insanlarda değil, aynı zamanda insanlarda da aynı üreme sürecini yaşayan memelilerde sadece oluşur ve bundan kültürün etkisi ve çevre sayesinde doğanın kendisi, içinde gerçeklerin meydana gelme şekli onu gerçekleştirir.
Ancak insanlar söz konusu olduğunda, doğanın ötesine geçer, çünkü tarih boyunca kadınları anneyle eşanlamlı kılmıştır, ancak psikoloji için durum böyle değildir.
Başka bir deyişle, anne olmanın bir kadını tamamladığı düşüncesi, kültürel inançla alınan, tamamen düşündürücü bir şeydir. Dolayısıyla kadının biyolojik olarak anne olmaya hazır olması, olması gerektiği anlamına gelmez. Her kadında bir ya da olmamak karardır ve o olmamaya isterse böyle götürmek veya vermez çıkarma herhangi kadınlık.
Öte yandan anne olma arzusunu hissedenler ve nihayet bunu gerçekleştirenler için annelik, çocuğun refahını sağlama sorumluluğunu üstlenerek, kişi olarak önceliklerin bütünüyle değiştiği yaşamlarında bir değişimi temsil eder. üreme sayesinde dünyaya gelmiştir.
Ayrıca, canlı annelik onlar biri olma biyolojik sürecinden geçmesi bile kadınlar vardır kişi olduğunda, bu bir örneğini benimseyen bir çocuk. Doğum yapmasa da, anne olma fırsatına veya arzusuna sahip olan her kadın gibi, onu anne olmaya götüren biyolojik sürece uyarak, düşüncesinde ve yaşam tarzında tüm değişiklikleri yaşıyor.
Annelik, anne olmayı temsil etmenin yanı sıra sevgi ve koruma değerleriyle de doğrudan bağlantılıdır.