Tanık, Latince testis kelimesinden gelen bir kelimedir: "Katılan"; bildiklerini açıklayan, ortaya koyan veya sunan veya duruşmaya taraf olmadan üçüncü kişilerin hikayesini dinleyen kişi. Görgü tanıkları, bir şey duyanlardan daha fazla güvenilirlik değerine sahiptir. Her ikisi de sözlerine sebep vermelidir. Tanıklar, hukuki iş kurulurken sivil alana birçok kez müdahale ediyor ve ardından taraflar arasında uyuşmazlık olması durumunda orada olanlarla ilgili bir açıklama yapabiliyorlar.
Herhangi bir adli kurum önünde tanıklık eden herhangi bir kişi, herhangi bir özel değerlendirme veya değerlendirme yapmadan gerçekleri anlatmakla sınırlandırmalıdır.
Bu kelime, Latince kökenli bir kelime olan testimonial kelimesinin çoğulunu temsil eder ve bir kişinin deneyimlerini diğerlerinden önce paylaştığı anlamına gelir. Benzer şekilde, tanıklıklar, bir şeyin geçerliliğini doğrulayan veya kanıtlayan belgeler aracılığıyla yazılı olarak sunulabilir.
Öte yandan, bir kişi belirli bir gerçeği sadece sözüyle değil, aynı zamanda diğer somut ifade kaynaklarını kullanarak, örneğin bir kitap yazarak da ifade edebilir. Örneğin, bir sanatçının yaşamı ve deneyimlerinin en seçkin verilerini gösteren bir otobiyografi durumunda durum budur. Bir tanıklık olayı, kahramanın bakış açısından bir deneyimi açıklamanın öznelliği ile işaretlenir.
Hayat birinci kişide yaşanır, yani her insan kalbinde, başkalarına güvenilir tanıklık edebileceği bir dizi deneyim, deneyim ve anı biriktirir. Diğer insanlarla paylaşıldığında tanıklık niteliği taşıyan bu deneyimler, bilgeliği veya bilgiyi geliştirmek için çok zenginleştiriyor.
Açık bir örnek olabilir; Bir kişi, bir tanıklık mesajı aracılığıyla, meydana gelen olaylara, deneyimlememiş olsa bile erişebilir.
Aile tarafında, büyükanne ve büyükbabalar ve torunlar arasındaki nesiller arası iletişim, bu kişisel deneyim sayesinde birbirini zenginleştirebilecek farklı nesillerden insanlar arasındaki diyaloğun değerini göstermektedir.