Kan basıncı kavramı, kan dolaşımının dolaştığı boşluklara (kılcal damarlar, damarlar, arterler) kendisini tüm vücuda dağıtmak için uyguladığı kuvvete uygulanan bir kavramdır. Hayvanların dolaşım sistemi, kan akışının kalpten en uzak yerlere her zaman damarlar veya arterler yoluyla sürekli ve sürekli dolaşımına dayanır. Bu sirkülasyon bir sahiptir ritmi çok farklı faktörlere ve bu bağlı olarak değişebilir işaretleri tansiyon.
Kan basıncı, söylendiği gibi, kanın her organizmanın farklı arterlerinden ve damarlarından geçerek en uzak noktalardan kalbe doğru ve tam tersi yönde aktığı kuvvettir. Bu basınç iki ana tipte olabilir: damarlarda meydana gelen venöz basınç ve damarlarda meydana gelen kan basıncı, damarlardan daha büyük ve kalın kanallar. Damar ve atardamarlar olarak bilinen bu kanallarda oluşan hareket akışından kalbe kan girer ve oradan arındırılarak yeniden gönderilmek üzere tansiyon denilen bir kuvvet oluşur.
Bu her hayvana bağlı ve her hayvana göre değişiklik gösterse de, insanlar için tıbbi parametreler içinde normal kabul edilen kan basıncı 90/55 mm Hg'den 119/79 mm Hg'ye kadardır. İki ana sayı, sistolik veya yüksek tansiyonu temsil edenlerdir (kalp hareket halinde kasıldığında) ve iki düşük sayı, diyastolik veya düşük tansiyonu (kalp genişlediğinde) temsil eder. Bu sayıları izlemek kişinin sağlığı açısından çok önemlidir çünkü bunların üzerindeki veya altındaki basınçlar hiper veya hipotansiyon gibi ciddi komplikasyonların varlığına işaret edebilir.
Kan basıncının vücudun bölümüne göre değiştiğine dikkat etmek önemlidir. Kalbe sürekli pompalanan kanı alan aortun içinde ortalama 100 mm Hg basınç kaydedilirken, vena kava sonunda neredeyse 0'a düşer.