Aşk kavramı, tamamen net bir konu olmadığı için, yapılacak en karmaşık tanımlardan biri olacaktır, çünkü birçok kişi aşktan bahsedip onu hissettiğini söylese de, çok az kişi onu bir kavram olarak somut olarak nasıl açıklayacağını bilecektir.
Aşk, yaşamda belirli bir zevk ve neşe üreten duygu ve hisler dizisi olarak tanımlanabilir. Sevgiyi hissettiğimizde, insanlar bu deneyimi kalp ile ilişkilendirir, çünkü sevginin gösterildiği kişiye yakın olduğumuzda kalp daha hızlı atmaya başlar, ancak böyle bir ilişki fiziksel olarak doğru değildir, çünkü kalp duyguları algılamaz, bunlar sadece ürettiğimiz hormonları boşaltmak için beyinden vücuda gönderilen dürtülerdir.
Teknik olarak aşk, o hissin nasıl geliştiğine bağlı olarak azalabilen veya artabilen organik bir zihin halidir; bu evrime geri bildirim denir. Her zaman şunlara bağlı olacaktır: bireyin nitelikleri, davranışları, cinsel istekleri vb.
İnsanlarda duyguların gelişimi çoğu durumda ampiriktir, çünkü bir bebek hamile kaldığında anneden koruma ve şefkat alır, böylece aşk fiziksel olarak görünür olmasına rağmen her şeye kadirdir.
Bir kişi aşık olduğunda (aşkı hisseden), birini memnun etme ve onu rahat hissettirme ihtiyacı hissettiğinde, bu o kişiye bir bağlılık, bağlılıktır. Kendi kendine yardım olarak kişisel tatmin arayışı kendini sevme olarak kanıtlanır.
Aşkın tezahürleri çoktur, yaşadıkları toplumun kültürüne göre değişir. Sevginin örnekleridir, bir aileyi pekiştirmek ve evliliğin sırrı temelinde birlikte yaşamak isteyenler, toplum üzerinde büyük etki yaratan çalışmalar ve gösterilerle çok daha fazlasına iyilik yapmak isteyen insanlarda daha geniş bir sevgi yelpazesi bulunur.
Sonuç olarak, yaşamda sevginin varlığının hayati önem taşıdığını savunuyoruz, bunun gerekli olduğunu açıklamak karmaşık olsa da, çünkü şefkatten yoksun bir zihin ve beden huzur ve neşe bulamayacak.